Yunanistan birkaç yıldır Orta-Doğu’dan turist çekmek için Osmanlı’dan kalan eserleri ayağa kaldırmaya çalışıyor.

 

Fenoreporter - Dış Haberler Servisi

 

Monastiraki metro istasyonunun hemen yanındaki Cizderiye Camii, çok ziyaret edilen mekanlardan biri. Her yıl milyonlarca turist Atina’dan geçiyor. Ancak ciddi bir bölümü Yunanistan başkentini Mikonos ve Santorini adalarına geçmek için transit merkezi olarak kullanmıyor.

 

 

Tarihi mirası için Atina’da birkaç gün konaklayanlar hiç de az değil. Örneğin, Atina’ya hakim tepedeki Akropol ve Antik Yunan’da pazar ve buluşma yeri olan Agora’yı bugün bile yüz binlerce turist hayranlıkla dolaşıyor. Plaka semtinin dar sokaklarında ve Akropol’un gölgesinde turistler 2 bin yıl, hatta da öncesinden kalan anıtların önünde selfi çekiyorlar.

 

Başkentteki Osmanlı dönemi mirası son birkaç yıl öncesine kadar unutulmuş ve kaderine terkedilmişti. Ancak son zamanlarda Yunan yetkililerde birdenbire Osmanlı mirasına ilgi uyandı. Atina neredeyse 400 yıl boyunca Osmanlı egemenliğinde kaldı. (Not: 1678-1688 yılları arasında 10 yıl kadar Venedikliler’in eline geçti.) 19’uncu yüzyıldan 20’nci yüzyılın başlarına kadar Osmanlılar ile Yunanlar arasındaki uzun ve çoğu kez kanlı mücadele geride acı anılar bıraktı. Bu da Osmanlı’yı simgeleyen mimari eserlerin yoğun bir biçimde tahribine yol açtı.

 

Batı Trakya’da yoğun Müslüman nüfusun yaşadığı Yunanistan’da Osmanlı eserleri sayılabilecek gibi değil. Osmanlı-Yunan ilişkileri uzmanı tarihçi Dimitris Loupis, son dönemde Osmanlı eserlerinin restorasyonu çalışmalarının ivmekazandığını bildirdi. Bu da Yunan devletinin ideolojisindeki bir değişikliği yansıtıyor: Değişik dönemlerin eserlerinin korunması.

 

Yunanistan’ın bağımsızlığından sonra ülkenin kuzeyine doğru genişlemesi, Osmanlı’dan kalma çoğu yüzlerce yıllık yapıların da Yunan devletine geçmesine neden oldu. Ancak bu mirasın önemli bir bölümü bugün özel mülkiyet statüsünde. Devlet giderek artan tempoda bunları satın almaya veya kamulaştırmaya çalışıyor. Çünkü Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Orta-Doğu’nun bir çok ülkesinde Yunanistan’ı ziyaret etme ilgisi gitgide büyüyor.

 

İşte, Yunanistan’ın Osmanlı geçmişini hatırlatan veya çağrıştıran 5 önemli miras…

 

Cizderiye Camisi, Yunanistan’ın 1821’deki bağımsızlığından sonra kışla ve askeri cezaevi olarak kullanıldı.

 

CİZDERİYE CAMİSİ:

 

1759’da inşa edilen bu cami, Osmanlı Valisi Mustafa Ağu Cizderiye’nin adını taşıyor. Cami turist kaynayan Monastiraki meydanında yer alıyor. Hikayeye göre, Mustafa Ağa camiyi inşa etmek için Antik Yunan’dan kalma bir mabedin bir sütununu kullandı. Oysa dönemin padişahı antik tapınakların ve eserlerin kesinlikle korunması için ferman yayınlamıştı. Cami, Yunan bağımsızlık savaşına kadar ibadet mekanı işlevini sürdürdü. 1821’deki bağımsızlıktan sonra kışla, askeri depo ve askeri cezaevi olarak kullanıldı. Minaresi 1839-1843 yılları arasında yıkıldı. 20’nci yüzyılın başında cami, müzeye dönüştürüldü. Suudi Arabistan Kralı Suud bin Abdülaziz bin Suud (192-1969) tahttan ayrılmak zorunda kalıp Yunanistan’a sürgüne gelince, onun namaz kılıp ibadet edebilmesi için cami eski işlevine kavuştu. Cizderiye Camisi buggün turistlerin yoğun ilgi gösterdikleri mekanlar arasında yer alıyor.

 

Atina’daki Müslüman cemaatin önemli kişileri eskiden medresede toplanıyorlardı.

 

MEDRESE KAPISI:

 

1721’de inşa edilen medrese, Atina’daki Müslüman toplumun önde gelen kişilerinin toplandıkları yerdi. Medrese geniş ve ferah bir avlu ile lojmanlar da içeriyordu. Yunan bağımsızlık savaşı sırasında, 1821’de medrese önce tahrip edildi, sonra da yıkıldı. Mekan daha sonra yeniden inşa edilip bir süre askeri cezaevi olarak kullanıldı. İdam mahkumlarının cezası medresenin avlusundaki ağaçlara asarak infaz ediliyordu. Cezaevi daha sonra kapatıldı. Ancak medrese, temellerinin altındaki Antik Roma kalıntılarının ortaya çıkarılması çalışmaları sırasında çok ciddi hasar gördü. Bugün medreseden geriye girişindeki kapı kaldı. Onu da ağaçlar ve yabani otlar kaplamış durumda.

 

Fethiye Camisi, 2017’den bu yana ziyarete açık.

 

FETHİYE CAMİSİ:

 

Agora’da, Cizderiye Camisi’ne birkaç adım uzaklıkta olan Fethiye Camisi, Yunanistan’ın fethi dolayısıyla inşa edilen ibadethaneydi. Osmanlı’nın fethinden hemen sonra camiye dönüştürülmüş olan eski bir kilisenin kalıntıları üstünde inşa edilmişti. Venedikliler 10 yıl gibi kısa bir süreliğine Atina’yı ele geçirince, camiyi yeniden kiliseye çevirdiler. Yunanistan’ın bağımsızlığından sonra cami yeniden başka amaçlarla kullanıldı: Önce okul, sonra askeri kışla, cezaevi ve nihayet askeri fırın20’nci yüzyılın başlarında mekan Agora ve Akropol’daki kazılarda bulunan eserlerin konulduğu depo işleviri görüyordu. 2010 yılında Yunan hükümeti camiyi restore etmeye karar verdi. Yunan Anıtlar Yüksek Kurulu bu kararı onayladı ve köklü altyapı yenileme çalışmaları gerçekleştirildi.

 

OSMANLI HAMAMI:

 

Atina’da Osmanlı döneminden kalma hamamların tek örneği bu.İnşa tarihi tam olarak bilinmiyor. Eski adı Abid Efendi Hamamı olan ve Monastiraki meydanı yakınlarda yer alan bu yıkanıp paklanma mekandan kadınlar ve erkekler nöbetleşe faydalanıyorlardı. Her ne kadar yapı yüzyıllar boyunca bir çok değişikliğe uğrasa da, 1965’e kadar halk hamamı işlevini sürdürdü. Daha sonra restore edilip Modern Yunan Kültürü Müzesi’ne devredildi. 1998’den bu yana kültürel etkinliklere ve sergilere ev sahipliği yapıyor.

 

HACI ALİ HASEKİ KONAĞI:

 

16’ncı yüzyılda inşa edilen konak, “Atina’nın en eski evi” olarak biliniyor. İki katlı olan ve 19’uncu yüzyılda yenilenen konak bugün müze olarak kullanılıyor. Yüksek duvarlarla çevrili konakta bir avlu, bir kuyu ve bir pınar bulunuyor. O da Monastiraki meydanı yakınlarında bulunuyor. Atina’da yaşayanların dini ne olursa olsun bu mimarideki ev inşaatı o dönemde çok yaygındı. Önce Atina’nın soylularından Angelos Benizelos tarafından yaptırılan konakta16’ıncı yüzyılda Ortodoks bir azize olarak kabul edilen kızı Filothei yaşıyordu. Yunanistan Kültür Bakanlığı 1972’de konağı kamulaştırdı, 1999’da da Atina Baş piskoposluğu’na devretti. 2017’de restore edilip ziyarete açılan konak, şimdi özel müze olarak hizmet veriyor ve Osmanlı döneminde ev hayatıyla ilgili önemli ve ilginç bilgiler sunuyor.