Ben ve sen; kendinin dışında olanı anlamak ve sevmek ve onun da seni anlamasını ve sevmesini sağlamak için gerekli olan en temel ayrımdır. Kendinin dışında olanların varlığının farkında olmak, senin ile birlik ve beraberlik içerisinde olduğunu onlara hissettirmek, kendinin dışında olanlar ile barış içerisinde olmak zor olandır. Eğer bunu gerçekleştirirsek "Biz" deriz veya "Biz"’i hissederiz.  Seni gören veya senin duyumsadığın şeylerden birini veya bir şeyi genel sosyolojik sıfatlar ile "Bu", "Şu", "O" diye isimlendirmek, belirttiğin şeyin değerini algılara bırakmak veya belirttiğin şeyin değerini o şey hakkındaki söylediklerinde gizli tutmak demek olur. Karşındaki kişi bahsettiğin şey hakkında algısında olumlu veya olumsuz hassasiyetlere sahipse algısında uyanan değeri bilip, buna göre tutum oluşturacak, buna göre yaklaşım gösterecektir.

 

birkac sosyolojik sir

 

İnsanın doğumundan aklı kesinceye kadar kendinde göstermek zorunda olduğu durumlardan dördü şunlardır: hareket etmek, yapmak, bildirmek ve bilmektir; olgu olarak etkin olmanın koşullarıdır. İnsanın kendi varlığı dışında, Hayat’ın insanın kendi yaşantısını ve çevresini düzenlemesi için yarattığı olgular fark etmeler ve çatışmalar içerir ve her çatışmanın içeriğinde gelişim, öğrenim, çelişki, fitne (Düşünce bozuculuğu) ve fesatlık (Kendisine ait olmayan işler üzerinde bozuculuk yaratmak) vardır. Çatışma, aşkı ve karmaşayı besler ancak yapısı gereği akıl çatışmaya uyum sağlayamadığından hırs ve bencillik çatışmada uyanır ve çatışmaya uyumlanır; “Aptal Aşık” deyimi buradan gelir ve çoğu birlikteliğin bitişindeki açıklanamayan neden de bu çatışmalardır. 

 

İnsana güç veren şey ne ise insan Hayat’ı onunla tanımlar: Hayat buluşturup, karşılaştıran, ayırıp ve birleştiren bir güç ile insanların yaşantısına katılır; kısmet, nasip, iyi şans, iyi talih, güzel tesadüf denilen değerler Hayat’dan gelir, hayattan beklenir ve hayat bunları, Tanrı’nın var ettikleri/ortaya çıkarttıkları üzerinde yapar. Bir de yazgı vardır ki insanın kaderini de içerir; doğduğun yer, doğduğun aile, yeteneğin, cinsiyetin ve seni etkileyen burç konusuna kadar kişi üzerinde belirleyicidir. Hayat, yazgı gerçekleşiyorken işlevini yerine getirip kendini fark ettirir ve genel olarak Hayat en çok Tanrı’ya benzer. Hayat vardır, etkindir ve varlığı, Tanrı’nın somut hali (Duyumsanan bulunuş, Gök Boşluğu) içerisindedir ve sosyolojistlerdendir ancak Hayat yapıcı gücünü Tanrı’nın etkin yapıcılığı olan soyut etkinliğinden (Gizem, sihir, mucize ve kabul edişleri) alır.

 

birkac sosyolojik sir

 

Hayat, insanların yaşantısı için olgular yaratırken, insanların Tanrı ve panteonu ile olan ilişkisi için ise paradokslar (Baş edilemeyen aykırılık veya inanılmaz ama gerçek) gösterir; çünkü insanlar duyumsadığını ifade edebilir, bilgisini toplayabilir, anlamlandırabilir ve paradoksların gösterdiği Tanrı ve panteonu insandaki zihin ile eşleşir, uyumlanır ve insan yaşantısında yer bulur. Sosyoloji ve felsefede ifade zorluğu ve algılama güçlüğünden insanlar için uyuşması zor olan en girift paradoks Tanrı’dır, çünkü Hayat’dan değildir ve Tanrı’nın kendi varlığından gelir; diğer paradokslar, gariplikler ve uyuşmazlıklar Hayat’a dairdir ve Tanrı dışında tüm paradoksları Hayat düzeltir ya da insan için kendisi yapmıştır.

 

Kadim bilgiler Tanrı’ya dair paradoksta Tanrı ve panteonunu vücuda (Beden) benzetmiş ve “İnsanlar Tanrı’nın vücudundaki bakterilerdir” diye belirtmişlerdir, bu yanlıştır ve doğrusu; Tanrı ve Panteonu zihine benzer (Beyin değil) ve insan zihninde bulunan unsur ve öğelerle uyumlanır. İşte bu durum inanılmaz ama gerçek olan Tanrı’nın paradoksunu ortaya çıkartır. Tanrı Paradoksu şudur; Tanrı, Evren olarak bulunuş gösterir ama Evren’in içinde kendi bilişi ile de kendinin ve panteonunun bilgisini insan aracılığıyla güncelleyip, kendi içerisinde bulunanları hatırlar. Tanrı için somut; bulunuş göstermek, var etmek ve yaşatmak, soyut ise; düzenlemek, yardım etmek ve kendi varlığını bildirmek alanıdır: İnsan; Ben ve Benim Dışımdakiler derken, Tanrı; Ben ve Benim İçimdekiler der. Hayat, Tanrı ve Tanrı Panteonu’nun varlığı dinlerde kısmen belirtilmiş olsa da Hayat, Tanrı ve Tanrı Panteonu’nun rasyonel objesi Evren’in kendisi, Sarkaç veya Pandül, irrasyonel etkinliği ise Sihir, Büyü veya Tılsım gibi etkin mucizelerdir (İnsan enerjisinin yetmediği yerde gerçekleşen). Bu etkin mucizelerin amacı ise; insanlara ve var olan canlılara yardım etmek ve var olduklarını bildirmektir.

 

Murat Dal

Sosyoloji ve Felsefe Araştırmacısı-Yazar


YAZARIN DİĞER YAZILARI