Ana Sayfa Arama

Başlık ile yazının bu kadar “Cuk” oturması her zaman mümkün olmuyor. Ama bu yazıda tam çakıştı.

 

Başlıkta iki farklı anlam var:

 

İlki, 1940’lardan bu yana kimbilir kaç kuşağı heyecanlandıran, rüyalarına giren, başucu kitabı yaptıran Nihal Atsız’ın başlıktaki adı taşıyan romanı.

 

İkincisi ise, ABD’de bir biyoteknoloji şirketinin başarısı.

 

---

 

İlkinden başlayayım. Ama önce “Türkçülük” akımını kısaca hatırlatayım.

 

Bu akım 1800’lerin sonunda Osmanlı’da doğdu. Ama öncüleri ve çoğunluğu Osmanlı değil, Çarlık Rusya’sı vatandaşı Türk kökenli aydınlardı: Yusuf Akçura, Gaspıralı İsmail, Mehmet Emin Yurdakul, Hüseyinzade Ali, Ahmet Ağaoğlu, Zeki Velidi Togan gibi.

 

Düşünce altyapısını Ziya Gökalp’in attığı Türkçülük giderek yayıldı, Cumhuriyet’e de en güçlü akım olarak girdi. O kadar ki, Cumhuriyet’in ilk banknotlarını Atatürk portresinin yanı sıra Tükçülüğün sembolü olan “Bozkurt” süslüyordu.

 

Türkçülüğün popülerleşmesinde edebiyat öğretmeni Nihal Atsız’ın çok özel ve çok önemli bir yeri var. Göktürk devleti tarihinden esinlenerek yazdığı iki “Bozkurt” romanıyla:

 

-1946’da yayınlanan “Bozkurtlar’ın Ölümü”.

 

-1949’da çıkan “Bozkurtlar Diriliyor”.

 

---

 

Bütün bunları Amerikalı bir biyoteknoloji şirketinden gelen açıklama çağrıştırdı.

 

Nesli 13 bin yıl tükenmiş bir kurt türünü yeniden hayata döndürmek için yola çıkan “Colossal Bioscence” adlı şirket sonunda ne getirdi dersiniz? Şirin mi şirin üç Bozkurt yavrusu.

 

Yani, her ne kadar nesli tükenmemiş olsa da, genetiği değiştirilmiş bir Bozkurt türünü diriltti!

 

11 Aralık1975’te hayata veda eden Nihal Atsız yaşasaydı “Bozkurtlar Diriliyor” diye haykırırdı!