Ana Sayfa Arama
Erdal Şafak

Erdal Şafak

Gazeteci Yazar

2023-11-27 15:56:25



Güncelliğini hala koruyan ve açtığı derin jeopolitik yaralar ve tetiklediği siyasal depremler bugün bile devam eden Sykes-Picot gizli anlaşmasıyla ilgili yazımın ikinci bölümünü bir hafta gecikmeyle takdirlerinize sunuyorum…

 

---

 

İngiltere temsilcisi  olarak Sir Mark Sykes ile Fransa temsilcisi François-Marie Denis Georges-Picot, İtalya’da biraraya geldiler. San Remo’da. Masaya bir Ortadoğu haritası yaydılar. Bir cetvel, not almak, daha sonra da vardıkları anlaşmayı ya da uzlaşmayı metne dökmek için birer bloknot ile kalemi de  masaya koydular…

 

Birinci Dünya Savaşı’nın Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan ile birlikte mağluplar safında yer alan Osmanlı’nın mirasını paylaşmak için müzakerelere başladılar. Cetvelle sınırları çizdiler. O nedenle bugün Surite, Irak, hatta ve Ürdün Filistin sınırları dümdüz.

 

Paylaşım görüşmeleri biraz çetin geçti ama sonunda el sıkıştılar.

 

Buna göre;

 

1-Fransızlar, Lübnan'dan İskenderun'a kadar uzanan sahil bandı ile Adana'dan Malatya'ya, Antep'ten Mardin'e kadar uzanan bölgeyi doğrudan yönetecekler, Şam'dan Musul'a kadar uzanan bölgede de manda yönetimi kuracaklardı.

 

2-İngilizler, Bağdat-Basra bölgesini doğrudan yönetecekler, Kerkük'ten Amman'a kadar uzanan bölgede de manda yönetimi kuracaklardı. Filistin'de ise uluslararası statüde bir yönetim kurulacaktı. Yani, İngilizler ve Fransızlar birlikte yöneteceklerdi.

 

Sıra gizli anlaşmanın İngiltere ve Fransa yönetimlerince onaylanmışına gelmişti..

 

1920 kışının soğuk ve yağmurlu bir gününde Fransa Başbakanı Georges Clemenceau, Londra'da İngiltere Başbakanı Lloyd George ile bir araya geldi. Fransa'nın Londra Büyükelçiliği'ndeki bir odada. Clemenceau sordu: "Ne konuşacağız?" George "Mezopotamya'yı" dedi. Clemenceau yine sordu: "Ne istiyorsunuz?" George tek sözcükle yanıtladı: "Musul'u." Clemenceau bir an düşündü, sonra "Kabul, Musul sizin olacak." Ekledi: "Ama petrolünden payımızı alırsak." George, "Hiç merak etmeyin" güvencesi verdi. Pazarlık bitmiş, Osmanlı'nın Ortadoğu'daki topraklarını paylaştıran 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması yarım saatlik görüşmeyle revize edilmişti.

 

Musul o anlaşmada Fransız etki alanında yer alıyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nda petrolün hayati önemi ortaya çıkınca ve Musul bölgesinde zengin petrolyataklarının bulunduğu anlaşılınca, İngiltere yan çizmeye başlamıştı. Fransa'nın pek de direnecek gücü yoktu: Savaştan sonra ordularını terhis etmişti, İngiltere ise tam tersine Ortadoğu'da bir milyon asker tutuyordu.

 

"Turkish Petroleum Company"deki Alman hisselerine karşılık Musul el değiştirdi.

 

Adı dışında Türkiye'yle ya da Osmanlı'yla zerrece ilgisi olmayan "Turkish Petroleum Company", 1911'de Kalust Gülbenkyan'ın çabalarıyla kurulmuştu. Ortaklık yapısı şöyleydi: Deutsche Bank, Royal Dutch (Shell), Anglo-Persian Oil Company (BP'nin ilk adı) ve Türkiye Milli Bankası (İngiliz sermayeli) yüzde 23.75'er, Gülbenkyan yüzde 5.

 

Fransa devraldığı Alman hisselerini değerlendirmek için "Compagnie Française des Petroles" şirketini kurdu. O da ilerde adını "Total" olarak değiştirecekti.
Birinci Dünya Savaşı'nın galipleri safında yer alan ABD, "Ben de Turkish Petroleum Company'den pay istiyorum" dedi. İngiltere, "Türkiye Milli Bankası"nın hisselerini devretti. Kime? "Near East Development Corporation"a. O da iki şirketin elindeydi: "Mobil" ve "Esso" (Exxon).

 

Turkish Petroleum Company'ye büyük ikramiye 15 Ekim 1927'de isabet etti: Kerkük'ün Baba Gurgur bölgesinde açılan kuyudan petrolün fışkırmasıyla.