
İran ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), yeni bir nükleer enerji anlaşmasının dördüncü turuna hazırlanıyor.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre; Washington, 3 Mayıs'ta yapılması planlanan dördüncü tur görüşmeler öncesi 30 Nisan'da İran'a yönelik yaptırımları deldiği öne sürülen yedi şirkete yaptırım getirdi. Yaptırım uygulanan şirketlerden dördü Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE), ikisi İran’da. Listede Türkiye merkezli bir şirket de yer alıyor. Hamlenin ardından taraflar arasında arabuluculuk yapan Umman'ın Dışişleri Bakanı Bedr bin Hamad el Busaidi, Roma'da yapılacak dördüncü tur müzakerelerin "lojistik sebeplerle" ileri bir tarihe ertelendiğini duyurdu.
AFP haber ajansının aktardığında göre İran, ABD'nin yaptırım hamlesini kınadı. İran Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada yeni yaptırımlar ABD tarafından "gelişmekte olan ülkeler arasındaki dostane ve hukuki ilişkileri ekonomik terör yoluyla sekteye uğratmak" olarak yorumlandı. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi, yaptırımların "Amerikan karar alıcılarının çelişkili yaklaşımı ve diplomasi yolunda ilerleme konusundaki iyi niyet ve ciddiyet eksiğinin net bir kanıtı" olduğunu ifade etti.
Karşılıklı restleşmenin üzerine ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden 1 Mayıs'ta yaptığı paylaşımda İran'dan petrol ve petrokimya ürünü alanları tehdit etti.
Trump, paylaşımında "Tüm İran petrolü, petrokimya ürünleri alımı derhal durmalı. İran'dan herhangi miktar petrol ya da petrokimya alan tüm ülke ve kişiler derhal ikincil yaptırımlara tabi tutulacak" ifadelerini kullandı. ABD başkanı ayrıca İran'dan petrol ve petrol ürünü alan ülke ve kişilerin ABD ile "herhangi bir yol, biçim ve şekilde iş yapmasına izin verilmeyeceğini" söyledi.
Nükleer görüşmeler ne aşamada?
İran ve Amerika Birleşik Devletleri, Tahran'ın nükleer programı konusunda Umman'da 12 Nisan'dan itibaren görüşmelere başladı.
Bu temaslar, iki ülke arasında 2018'den bu yana en üst düzey görüşmeler niteliğinde. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, görüşmeler öncesinde İran devlet televizyonuna yaptığı açıklamada ülkesinin "adil bir anlaşma" istediğini söylemişti.
ABD Başkanı Donald Trump, 2018 yılında İran ile dünya güçleri arasındaki önceki nükleer anlaşmadan ülkesini çekmiş ve uzun zamandır daha "iyi" bir anlaşma yapılacağını ifade etmişti. Görüşmeler, bir anlaşmanın mümkün olup olmadığını belirlemek için önemli bir ilk adım olarak görülüyor.
İki buçuk saat süren görüşmeler için Arakçi, "Her iki taraf da önümüzdeki hafta tekrar bir araya gelme konusunda anlaştı" demişti.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi, "dolaylı" olarak tanımladığı görüşmelerde heyetlerin ayrı ayrı odalarda bulunduğunu ve mesajları Umman Dışişleri Bakanı el-Busaidi aracılığıyla ilettiğini aktardı. ABD heyetinin başındaki Trump'ın özel temsilcisi Steve Witkoff, daha önce yaptığı açıklamada yüz yüze görüşmeden söz etmişti.
Ancak Arakçi, görüşmeler sonrasında sosyal medyada yaptığı paylaşımda, Witkoff ve el-Busaidi ile "birkaç dakika" konuştuğunu yazdı. İran devlet televizyonuna konuşan Arakçi, "Ne biz ne de diğer taraf, meyve vermeyecek müzakereler, müzakere etmek için müzakere, zaman kaybı ya da sonsuza dek süren görüşmeler istemiyoruz" diye konuştu.
Hangi konular öne çıkıyor?
Görüşmelerdeki en önemli konu, tarafların ne tür bir anlaşmayı kabul etmeye istekli oldukları.
Trump, Mart'ta İran'ın dini liderine BAE aracılığıyla bir mektup gönderdi ve bu mektupta, İran'ın nükleer silah edinmesini engelleyecek ve ABD ile İsrail'in olası askeri saldırılarını önleyecek bir anlaşma istediğini belirtti. İran ise nükleer programını tamamen sökmek yerine sınırlamayı, karşılığında ise yaptırımların kaldırılmasını umuyor.
Dışişleri Bakanı Arakçi konuyla ilgili değerlendirmelerinde, "Amacımız eşit bir pozisyondan, adil ve onurlu bir anlaşmaya ulaşmak. Diğer taraf da bu pozisyondan gelirse, umarız bir anlayış oluşur ve bu da müzakerelere giden yolu açar" demişti.
Reuters'a konuşan ismi açıklanmayan bir Ummanlı kaynak, görüşmelerin aynı zamanda bölgesel gerilimi azaltmayı ve tutuklu takaslarını güvence altına almayı hedeflediğini söylemişti. Trump, görüşmelerin yapılacağını İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Beyaz Saray ziyaretinde duyurmuştu. Netanyahu, konuya dair yaptığı açıklamada her iki liderin İran'ın "nükleer silah sahibi olmayacağı" konusunda anlaştığını söylemişti. İsrail lideri, Libya'nın 2003 yılında Batılı ülkelerle varılan anlaşma kapsamında tüm silah programını tamamen bıraktığı "Libya tarzı bir anlaşma" çağrısı yapmıştı. Bu öneri İran açısından tamamen kabul edilemez olabilir.
İranlı yetkililer, müzakerelerin yalnızca nükleer programı kapsayacağını, balistik füze programı gibi daha geniş savunma kabiliyetlerinin gündeme gelmeyeceğini açıkça ifade ediyor. Trump ise daha önce İran'ın "harika, mutlu bir ülke olmasını" istediğini ama "nükleer silaha sahip olamayacağını" söyledi. Trump, eğer anlaşma sağlanamazsa ABD'nin askeri güç kullanacağı uyarısında da bulundu; İran ise baskı altında müzakere etmeyeceğini defalarca yineledi. İran, nükleer faaliyetlerinin tamamen barışçıl olduğunu ve asla nükleer silah geliştirmeyeceğini savunuyor. Ancak Trump'ın 2015 anlaşmasından çekilmesinden bu yana İran, yaptırımlara misilleme olarak anlaşmanın getirdiği sınırlamaları giderek ihlal etti ve birkaç bomba yapacak kadar yüksek seviyede zenginleştirilmiş uranyum stokladı. 2015 anlaşmasına göre İran 15 yıl boyunca uranyumu en fazla yüzde 3,67 saflıkta zenginleştirmeyi kabul etmişti. Şubat ayında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran'ın yüzde 60 saflıkta uranyum stokladığını ve bunu hızla yüzde 90'a, yani silah kalitesine çıkarabileceğini bildirdi.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Trump, Mart ayında Birleşik Arap Emirlikleri aracılığıyla İran'a müzakere isteğini ileten bir mektup gönderdi. Bu teklif İran tarafından reddedildi. Ancak Tahran, üçüncü bir ülke aracılığıyla müzakereye açık olunduğu sinyali de verdi. ABD onlarca yıldır, İran'ın nükleer silah üretmesini engellemek amaçlı bir dış politika yürütüyor. Trump, Barack Obama döneminde Tahran ile imzalanan anlaşmadan 2018'de tek taraflı olarak çekilmişti.
Ocak 2016'da uzun müzakerelerin ardından imzalanan anlaşmaya, İran ve P5+1 olarak bilinen BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa ile Almanya taraftı. Anlaşmaya göre İran zenginleştirilmiş uranyum üretimi ve saklama kapasitesine sınır getirecek, nükleer tesislerinin denetlenmesine izin verecek ve tavsiyeler üzerine tesislerini modifiye edecek ya da tamamen kapatacaktı. Bunun karşılığında uzun süredir ülke ekonomisini zor durumda bırakan yaptırımlar kaldırılacaktı. Trump anlaşmanın zayıf kaldığını ve İran'ın balistik füze programını kapsamadığını savunuyordu.
ABD başkanı, iktidara geldikten sonra İran'a yaptırımları yeniden başlattı. Buna karşılık İran da anlaşmadan aşama aşama uzaklaşmaya ve belirlenen sınırların üzerinden uranyum zenginleştirmeye başladı. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA), Tahran'ın elinde nükleer bomba yapımında kullanılabileceği büyük miktarda zenginleştirilmiş uranyum olduğu uyarısını yaptı. İsrail, İran'ın nükleer silah edinmesini engellemeyi uzun vadeli güvenliği için gerekli olarak görüyor.