Erdal Şafak'tan Metin Akpınar Gerçeği! 'İkiz Kızlarının Varlığını 15 Senedir Biliyordum'!

Ünlü gazeteci Erdal Şafak, bugün mahkeme kararı ile kesinleşen Metin Akpınar'ın evlilik dışı ikiz kızı olduğunu 15 sene önce bildiğini söylerken çarpıcı açıklamalar yaptı. 

 

Haber: Erdal Şafak - Fenoreporter

 

İşte Erdal Şafak'ın konuyla ilgili söyledikleri: 

 

erdal safak tan metin akpinar gercegi ikiz kizlarinin varligini 15 senedir biliyordum

 

METİN AKPINAR’IN İKİZ KIZLARINI 15 YIL ÖNCE BİLİYORDUM

 

Daha önce “İstanbul’a Veda” ve “Merhaba İzmir” yazılarımda anlattım.

 

28 küsur yılımı geçirdiğim İstanbul’da benim ritüel olarak ayda bir buluştuğum iki can dost grubum vardı. (Not: Onları ölenleriyle, kalanlarıyla o kadar özlüyorum ki, anlatamam.)

 

Birinci grup sevgili ve son derece değerli ağabeyim Türker İnanoğlu’nun ev sahipliğindeydi. Her ay bir kez Arnavutköy’den Karaköy’e kadar değişik restoranlarda buluşur, hem yemek yer, hem de tadına –en azından bizim için- doyum olmayan sohbetler ederdik. Grupta kimler mi vardı? Sayayım: Türker İnanoğlu, Hıncal Uluç, Erman Yerdelen, Şengül Balıksırtı, Erdoğan Aktaş, Uygar Eremektar ve bendeniz Erdal Şafak. Bu demirbaş kadroya bazen bir-iki konuk da katılırdı.

 

İkinci grubum ise Bostancı sahilinde ki Hasan Gürpınar’ın işlettiği Çatana balık restoranında toplanırdı. İki baş konuk: Ecevit Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ve devlet sanatçısı Metin Akpınar. Diğer konuklar bendeniz Erdal Şafak, o dönemler benim gibi Sabah gazetesinde çalışan Erhan Öztürk, arada bir Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, yine arada bir o dönem CHP İstanbul Milletvekili olan Gürsel Tekin. Ve Türker Ağabey’in masasında olduğu gibi Çatana’da da gelip-geçen konuklar…

 

--- ---

 

Biraz eskiye gideceğim.

 

Ben, Metin Akpınar’la İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin efsanevi Başkanı rahmetli Ahmet Piriştina (8 Nisan 1952-15 Haziran 2004) sayesinde tanıştım. Taaa 1990’ların başında. Piriştina’nın evinde geceler boyunca, sabah gün ağarıncaya kadar sohbetler ederdik. Sabaha karşı benim direncim biter ama o rakı kadehini yudumlamaya devam ederek, inanılmaz bir bellek gösterisiyle sohbeti sürdürürdü.

 

İzmir’de başlayan tanışıklığımız, ben İstanbul’a, Sabah gazetesine gelince sıkı mı sıkı bir dostluğa dönüştü.

 

İşte anılarla süslenmiş o uzun geçmişimizin verdiği karşılıklı güvenle, sohbetlerimiz bazen özel hayata kayardı veya olta atardı.

 

Çatana’daki yemeklerde Metin Ağabey’in direncine meydan okumak mümkün değildi.

 

Şöyle bir çözüm bulmuştum: Her ay masadan biri nöbetçi olarak Metin Akpınar kalkıncaya kadar masada kalacaktı.

 

Elbette, bir ay sıra bana geldi. Yukarıda saydığım masa arkadaşlarımız teker teker tuvalete gitme bahanesiyle sıvışınca –ki Akpınar bu numarayı gülerek izliyordu.- baş başa kaldık.

 

Sohbet kısa bir süre sora özel hayatlarımıza, sıkıntılarımıza yöneldi. İki oğlumun sorunlarını aktardım. “Sen şanslısın” dedim, “Çocuğun yok…”

 

Kafa salladı.

 

“Ağabey” diye devam ettim, “Göksel yengeyle (Not: Göksel Özdoğdu) evliliğiniz yarım yüzyılı devirdi. (Yine not: Bugün 62 yılı geçti.) Hiç çocuk özlemini çekmediniz mi? Çok özel hayatınıza müdahale etmek aklımın ucundan geçmez. Ama yarın, öbür gün dünyaya veda ettiğinizde malınız-mülkünüz kime, kimlere kalacak?”

 

Ölümcül darbeyi sona sakladım: “Hiç olmazsa tüp bebek yöntemiyle bir çocuk sahibi olmayı düşünmediniz mi?”

 

Bir yudum rakı eşliğinde, çatalına taktığı bir parça peyniri yuttu. Sonra tane tane, sözcüklerin üstüne basa basa yanıtladı:

 

“Eşimle evliliğimizde çocuk sahibi olamamızın sorumluluğu ya da günahı bende değil, Göksel’de.”

 

Biraz durdu, sırrını açıklayıp açıklamamakta tereddüt etti ve müthiş itiraf dudaklarından döküldü:

 

“Benim çocuğum var. Hem de bir değil, iki…”

 

Ekledi: “İkisi de kız. İkizler…”

 

Gerisini sormamam için elini salladı.

 

Bir-iki dakika geçti. Kendisi konuya döndü: “Kızlarım, bildiğim kadarıyla şimdi Akseki’de yaşıyorlar. Ama annelerinin rahmine İstanbul’da düşmüşlerdi.”

 

--- ---

 

Başka hiçbir buluşmamızda bu konuya bir daha dönmedik. Ne ben sordum, ne o ikizlerinden bir daha söz etti.

Ama anladığım kadarıyla uzaktan da olsa onları izliyor, ilgileniyordu.

İtiraf edeyim; bir baba olarak değil, biraz ayrı hayatlar seyircisi olarak.

 

---

 

O nedenle Akseki Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Metin Akpınar’la ilgili babalık davası kararı beni hiç mi hiç şaşırtmadı.

Ama kararın önemi şu: En az 20 yıllık aile içi sır, sonunda kamuoyu ve de Metin Akpınar hayranları tarafından öğrenildi.