Kalp Yarası Sinan Sancakzade İnanç Konukçu Kimdir?

Kalp Yarası Sinan Sancakzade İnanç Konukçu kimdir? Süreç Film imzalı, ilk bölümü 28 Haziran 2021 tarihinde yayımlanan, yönetmen koltuğuna Yıldız Hülya Bilban’ın oturduğu, senaryosunu Sema Ali Erol, Mahir Erol ve Özgül Türküler Akad üçlüsünün yazdığı ATV'nin sevilen dizisi Kalp Yarası'nda canlandırdığı Sinan Sancakzade karakteriyle geniş kitlelerin beğenisini kazanan ünlü oyuncu İnanç Konukçu ile ilgili bilgiler sosyal medyada ve internette sıklıkla araştırılıyor. Peki İnanç Konukçu kimdir? Nerelidir? Burcu nedir? Sevgilisi var mı? Cevaplar haberimizde...

 

Kalp Yarası Sinan Sancakzade İnanç Konukçu kimdir? Süreç Film imzalı, ilk bölümü 28 Haziran 2021 tarihinde yayımlanan, yönetmen koltuğuna Yıldız Hülya Bilban’ın oturduğu, senaryosunu Sema Ali Erol, Mahir Erol ve Özgül Türküler Akad üçlüsünün yazdığı ATV'nin sevilen dizisi Kalp Yarası'nda canlandırdığı Sinan Sancakzade karakteriyle geniş kitlelerin beğenisini kazanan ünlü oyuncu İnanç Konukçu ile ilgili bilgiler sosyal medyada ve internette sıklıkla araştırılıyor. Peki İnanç Konukçu kimdir? Nerelidir? Burcu nedir? Sevgilisi var mı? Cevaplar haberimizde...

 

kalp yarasi sinan sancakzade inanc konukcu kimdir

 

Kalp Yarası Sinan Sancakzade İnanç Konukçu kimdir?

 

Dağıstan İnanç Konukçu, 10 Kasım 1985 yılında Balâ, Ankara'da dünyaya geldi. 2005 yılında Karanlıktaki Umut adlı dizide ilk oyunculuk deneyimini sergiledi. 2010 - 2013 yıllarında Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi adlı dizide canlandırdığı Hayalet karakteriyle tanındı. İnanç Konukçu, 10 Kasım 1985 tarihinde Ankara’da doğmuştur. Türk dizi, sinema ve tiyatro oyuncusu. 1.74 cm boyunda olan ünlü oyuncu İnanç Konukçu 72 kg ağırlığındadır. Akrep burcu olan ünlü oyuncu kahverengi göz rengine sahiptir. 3 kardeşi bulunan ünlü oyuncu hayvansever kişiliği ile tanınmaktadır. Asıl adı, Dağıstan İnanç Konukçu, Ankara’da doğdu büyüdü, babası o henüz annesinin karnındayken vefat etti. “Ankara Keçiören’de annem ve üç kardeşimle büyüdüm.  Annem bana dört aylık hamileyken babam kalp krizinden 34 yaşında vefat etmiş. O nedenle hükümet gibi bir kadının elinde en küçüğü olarak büyüdüm. Ağabeyim baba görevini üstlendi. Baba gibi oldu ama bak gibisi var işte. Pederin yokluğunu yaşadım. Ama evin içinde onun mirası oldum. Ben evin kıymetlisi olduğum için çok şımarıktım. Annem pederden kalanlarla hepimizi okuttu. Ankara’yı sevmek için uzun süre yaşamak lazım. Ankara candır. Belki arabesk gelecek ama oraya gittiğinizde Ankara da sizi sahiplenir ve ‘Sen de benim çocuğumsun’ der.” Babasını hiç tanımamış olsa da çok büyük ilgi ile büyütüldüğü için kendisini şanslı bir çocuk olarak görüyor. “Sıradan, ama şanslı bir çocuktum. Babamın ölümünden sonra dünyaya geldiğim için, kadınların arasında büyüdüm. Bana gösterilen ilgiyi biraz da uyanık bir çocuk olduğum için kullandım diyebilirim. Kadınların elinde büyüdüm, annem, teyzelerim, babaannem, ablam. Kadınların elinde büyümüş her erkek çocuğu zaten çok şanslıdır bence. İdealist konuşmalar yaptığın ergenlik döneminde hani 15 yaşa denk gelen, aklının çalışmadığı, nöronlarının yandığı, aklının tek noktada olduğu o zaman ‘Bilgisayar mühendisi olacağım’ diyordum. Bir ara mimar olmayı istedim. O arada animasyon işine girdim. Palyaçoluk yapıyordum. O dönemde çalıştığım bir tiyatro vardı. ‘Acaba bende yapabilir miyim?’ dedim. Ama hiç param yoktu. Tiyatro Çatı’nın sahibine söyledim. Beni çalıştırdı ve sınavlara girdim. Ankara Üniversitesi Dil Tarih’in bahçesinde bekliyorum. İlk kez sınava girmişim. Kazanan 10 kişi açıklanıyor. Okunan isimler arasında İnanç Konukçu adı vardı. ‘Hadi canım gooool’ diye bağırdım. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Oyunculuk Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldu. Hayatının kırılma noktasını, ‘bir oyunun seçmelerine gittim orada Erdal Beşikçioğlu’yla, o şahane adamla tanıştım.’ şeklinde anlatıyor. “Okulun ilk yılı umutsuzluğum başladı. Çünkü tiyatro büyük bir iddia. Benim eğlendiğim iş başka bir boyuta gidiyordu ve gözüm korktu. Birinci yılın sonunda okulu bırakmayı düşündüm. Ondan sonra Durukan Ordu gibi bir hocayla karşılaştım. O adamın çalışma yöntemi, tiyatroya bakışını görmek benim için dönüm noktası oldu. 4’üncü sınıftaydım. Sınıf arkadaşım Ali Yoğurtçuoğlu’yla beraber Erdal ağabeyin sahip olduğu Dibsahne’de Mojo oyununun sahneleneceğini duyduk ve seçmelere gittik. İnanılmaz heyecanlıydık. İçimden ‘Olmaz’ diyordum ama Bebe rolünü de istiyorum. O rolü kim istemez? Okuma provaları yaptık. Bir gün İlham Yazar geldi ve ‘Şekerci Ali Yoğurtçuoğlu, Sıska Berkan Şal, Bebe İnanç Konukçu’ dedi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. ‘Ben ne yapacağım, ben neyin altına elimi soktum?’ dedim. Hatta Erdal ve İlham ağabeye gidip ‘Kusura bakmayın, ben çok korkuyorum’ dedim. Kendi kaleme gol atmış gibi oldum. Ama alnımızın akıyla çıktık. Oyun bir yılın sonunda bitti. Sonra İstanbul’a deneme çekimlerine geldim. 20’incisinden sonra umutsuzluğa kapıldım ve Londra’ya gitmeye karar verdim. İnsanlar bu ülkede kendi şanslarını yaratamazlar. Şans lazım. Çünkü bu ülkede iyi olmak yetmez. Kendini göstermek zorundasın. Bana da şans uğradı. Serdar Akar gibi bir yönetmen Ankara’ya geldi. Behzat Ç.’nin seçmelerini duydum. Sonra Erdal Abi beni Serdar Akar’la tanıştırdı. Bu işin olacağından zerre kadar umudum yoktu. Bir gün aradılar, ‘Yarın sizi kostüm provasına bekliyoruz’ dediler. Al sana bir gol daha ama bu direkt doksana’ dedim. Güzel insanlarla tanıştığım için çok şanslıyım.” Kendisiyle barışık, mesafeli, kendi halinde, evcimen, hayvan sever. “ Hemen kendimi açmam, mesafeliyimdir, biraz zaman geçmesi gerekir. Hemen samimi olan insanlara çok özenirim. Biraz kendi halinde, işi ve eviyle uğraşmayı, film izlemeyi, köpeğiyle oynamayı seven biriyim.”Televizyon macerasına 2005 yılında, ‘Karanlıktaki Umut’ dizisiyle başladı.”