Osman Müftüoğlu: Acil Bir Ruh Sağlığı Alarmına İhtiyacımız Var!

Hürriyet yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu deprem sonrası ülkenin ruh halini değerlendirdi!

 

 

Hürriyet yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, ülkemizi derinden sarsan Kahramanmaraş merkezli yıkıcı depremlerin ardından ülke genelinin ruh sağlığının ciddi şekilde etkilendiğine dikkat çekti.

 

Müftüoğlu’nun yazısından önemli kesitler:

 

 

‘RUH sağlığı hepimizin genel sağlığının zorunlu ve ayrılmaz bir parçasıdır. Ve unutmayalım ki son yıllarda ülke genelinde bir “ruh sağlığı depremi”nin ilk sarsıntılarını zaten yaşamaya başlamıştık. Neredeyse 2 yılı geçen ve halen de çoğumuzun kafasını karıştırmaya devam eden, birçok kayıplar verdiğimiz, eşimizi dostumuzu aile bireylerimizi kaybettiğimiz COVID-19 salgını, ardı ardına gelen yangın ve sel felaketleri, yakın kuzeyimizdeki komşularımız arasındaki süre giden veya bitmek bilmeyen savaş hali ve yine hepimizi etkileyen ekonomik gelgitler ruhsal dengemizi zaten altüst etmiş durumdaydı. Çok değil birkaç ay önce Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da bu konuya dikkati çekmiş, “Son 3 yılda 61 milyon kişi sinir ilacı, 12.3 milyon kişi de antidepresan ilaç kullandı” şeklinde son derece önemli bir açıklama yapmıştı. Ayrıca yine son yıllarda hastanelerin psikiyatri bölümlerine başvuran hastaların sayısında da dikkati çeken bir artış olduğu çok iyi biliniyor. Şimdi ise bu saydıklarımdan çok daha büyük, çok daha derin yaralara yol açan muazzam bir felaketle karşı karşıyayız. İşte bu nedenle yaşadığımız bu “küçük kıyamet”in, hepimizi derinden sarsan bu “büyük felaket”in oluşturabileceği ruhsal sorunlara karşı süratle ve etkili tedbirler alınması gerekmektedir.

 

 

Özellikle muhtemel yeni depremlerin -mesela muhtemel İstanbul depremi- beklentisi ve korkusu bu belirsizliği ve belirsizliğin oluşturduğu “kaygı/endişe/korku hali”ni daha da arttırmaktadır. Kısacası deprem bölgesinde ve ülke genelinde hepimizde başlangıçta ortaya çıkan ve şimdilerde bir ölçüde azalan “çaresizlik” sorununa bugünler ve sonrasında tüm ülkede kaygı boyutlarına varan bir “belirsizlik” duygusu da eklenmiştir. Yakın zamanda yapılan toplum anketlerinde ülkemiz halkının zaten ve sık sık “en mutsuz ülkeler sıralamasında” en üst sıralarda yer aldığı dikkate alınırsa sadece depremzedelerin değil genelde toplumumuzun tamamının ruh sağlığının alarm verdiği ve ciddi ölçüde bir ruhsal desteğe/şefkate/ortak paylaşım sürecine ihtiyaç duyduğu daha kolay anlaşılacaktır.’