Everest 8 bin 849 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek noktası. O yükseklikte oksijen azalıyor ve derece o kadar aşağılara düşüyor ki, yaşamın gelişmesi imkansız görülüyor.

Fenoreporter - Dış Haberler Servisi

Bu imkansız koşullara rağmen, Everest’in zirvesinde eski hayatların izleri bulundu. Bu fosiller 488 ile 443,7 milyon öncesi dünyada hüküm sürmüş olan “Paleozoyik Zaman”ın ikinci dönemi olan “Ordovisiyen Dönemi”nden kalma.

Üstelik bu fosiller sadece Everest’e özgü değil. Himalaya Dağı’nın tüm zirvelerinde bulunuyor. Bu küçük fosiller”Trilobite”, “Brachiopode”, “Ostrakod”, “Deniz zambağı” gibi milyonlarca yıl önce yok olmuş “Eklem bacaklı” veya “Derisi dikenli” deniz canlılarından kalma.

Peki, Everest’in zirvesindeki bu deniz hayvanı fosilleri milyonlarca yıl önce bir tufan yaşandığı anlamına mı geliyor? Gerçek çok daha basit ama bir o kadar da büyüleyici. Bu fosiller sadece yer kabuğunun derinliklerindeki levhaların hareketleri sonucu bu zirvelere gelebildiler.

Yer yüzeyindeki çökelti veya tortuların oluşturduğu kayalar, hidrolik erozyonun ürünleri. Buna su neden oluyor. Yağmurlar akıp giderken topraktan veya kayadan parçacıklar da götürüyor. Binlerce, milyonlarca yıl boyunca yağmur sularıyla öğütülen taşlar sonunda tortu veya çökelti kayalarına dönüşüyor. Deniz hayvanı fosilleri Everest’in zirvesinin eskiden sular altında kaldığını gösteriyor. Yer kabuğu altındaki levhalar onu 8 bin metreden fazla yüksekliğe taşıdı.

Çünkü on milyonlarca yıl önce Avrasya ve Hindistan fay hatları çarpıştılar, bundan Himalayalar doğdu. Yükseklik ve düşük ısı fosillerin kayaların içinde korunup günümüze kadar gelmesini sağladı. İki fay hattı günümüzde de çarpışmaya devam ediyor. O nedenle Everest’in yüksekliği her yıl biraz daha artıyor.