İnsan yaşlandıkça, göçüp giden yakınlarının, dostlarının, sevdiklerinin, idollerinin özlemini giderek daha fazla ve daha derinden duyuyor. Ya da yokluklarının ağırlığını olanca acısıyla yüreğinde hissediyor. O acının ağırlığı altında ezildikçe eziliyor.

 

Ve de kendi kendine soruyor: “Hepsi gitti. Onlarsız hayatın ne anlamı kaldı ki?”

 

Sonra bir soru daha geliyor: “Onların olduğu, onlarla hayatı paylaştığın günlerin, ayların, yılların önemini şimdi mi farkediyorsun, yoksa o dönemde de değerini biliyor muydun?”

 

Ben kendi adıma söyleyeyim: Evet, o yakınlarım, dostlarım, dünyamı paylaştığım insanlar hayatteyken de değerlerini çok ama çok iyi biliyordum.

 

Hele hepimizin yaşlanmaya başlandığı yıllarda, onlardan birini kaybetmenin korkusu, bazen geceleri uykumu kaçırıyordu.

 

Şimdi pek çoğu ebedi aleme göç ettiler.

 

Elbette, Allah’ın takdirine söylenecek söz yok ama bir süre sonra ben de o kervana katılacaım Günü geldiğinde herkesin paylaşacağı kaderin kaçınılmaz sonucu olarak.

 

----

 

“Kervan” deyince çağrışım yaptı.

 

Hayır, çok ama çok sevdiğim ve dinlemeye doyamadığım bir Arabesk türkü bana “Kervan”ı çağrıştırdı.

 

Türkü: “Sevda yüklü kervanlar.”

 

---

 

Geçmiş kuşaklara göre biz şanslıyız.

 

Yitirdiğimiz sevdiklerimizi capcanlı olarak görebiliyor, izleyebiliyoruz.

 

Onlardan kalma videolar, filmler, TV programları sayesinde.

 

Bir karşılıklı sohbetimiz eksik.

 

---

 

Ben de öyle yapıyorum.

 

Bunalınca rahmetli Hıncal Uluç’un TV’lerdeki spor sohbetlerini dinliyorum.

 

Bunalınca bir zamanlar nice keyifli akşamları paylaştığım merhum can dostlarımla hiç değilse ekrandan özlem gideriyorum…

 

---

 

Bu hasret giderme buluşmalarından biri de, “İbo Show”un kimbilir hangi yıldan kalma programlarından biri oldu.

 

İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Savaş Ay!

 

Balmumcu’daki binada düzenlediğimiz veda töreninde gözyaşlarına boğulduğum Savaş Ay.

 

Sonra ölüm haberini alınca günlerce sersemlediğim Müslüm Gürses…

 

Ve “Sevda yüklü kervanlar…”

 

Haydi, hep birlikte mırıldanalım mı?

 

Sevda yüklü kervanlar Senin kapından geçer Aşk şarabı içenler Senin derdine düşer

 

Bu han garip yatağı Bülbül derdim ortağı Aşkın söyletir beni Feryat, feryat Dilin söyletir beni Feryat, feryat

 

Aşkın ne zor şey imiş Düşmeden bilemedim Eller erdi murada Ben murada ermedim

 

Bu han garip yatağı Bülbül derdim ortağı Aşkın söyletir beni Feryat, feryat Dilin söyletir beni Feryat, feryat

 

---

 

İzleyin, dinleyin.

 

Savaş Ay’ın cebinden mendilini çıkarıp Müslüm Gürses’in terlerini silmesini seyredin…

 

Şimdi ikisi de öbür alemde.

 

Şimdi ikisi de “Beraber yürüdüler bu ölüm yollarında…”

 

Şimdi ikisi de biz geriye kalanların yüreğinde sönmek bilmeyen kor ateş bıraktı…

 

Dinleyin; “Sevda yüklü kervanlar…”

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI