HÜZNÜN BAŞKENTİ HATAY... Sokaklarını, palmiyeli yollarını, denizin kokusunu düşlerken bile içimi ısıtan, doğup büyüdüğüm şehir yok artık...Yıkılan ilkokul binamı yüreğime taş oturmuş gibi seyrediyorum. Köşedeki fırın, okulumun yanındaki dondurmacı, çan seslerini dinlediğim kilise, ilk gittiğim sinema yok artık... Çocukluğum, ilk gençlik hallerim, okula yürüdüğüm o kaldırım, ilk heveslerim enkaz altında sanki ... Hafızam çamurlu bir beton arasına sıkışıp kalmış gibi... Kentin talihinin koruyucusu kabul edilen TYCHE ANTİOCH, bu sefer koruyamadı Hatay'ı... Dünyada 2. sırayı alan ve 19.000 yıl öncesine şahitlik edeceğiniz Hatay Mozaik Müzesi nin büyük bir kısmı hasar aldı. Tarihte "İpek Yolu" diye adlandırılan ticaret yolunun önemli bir kavşağı ve ticaret merkezi olan Hatay bugün yerle yeksan olmuş vaziyette... Dünyanın ilk kilisesi olduğuna inanılan "St. Pierre kilisesi" Hatay'dadır. Tarihte ilk defa bu kilisede Hz. İsa'nın dinini tanıyanlar "Hristiyan" adını almıştır. Hatta 1983 yılında Papa VI. Paul tarafından hac yeri olarak ilan edilmiştir. Her sene 29 Haziran günü burada törenler düzenlenir. Habib-i Neccar gibi bir Hristiyan büyüğünün isminin , bir camiye verilmesi emsalsiz bir hoşgörünün başkenti olmasına bence en güzel örnektir. Bugün gerek Hristiyan dünyasında, gerekse Yahudi dünyasında, bir İslam büyüğünün isminin bir kiliseye veya havraya verildiğine rastlanmamaktadır. Binbir gece masallarını hatırlayarak yürüdüğüm o eski Antakya çarşısı yok artık... İçine girdiğinizde sanki kervanlarca mal gelmiş, hoş kokulu baharatlar, rengarenk kumaşlar dört bir yana saçılmış hissi sarıp sarmalardı sizi... Cami, Kilise ve Havra'nın yanyana varlıklarını sürdürebildiği ender yerlerden biri olan Hatay bugün acının başkenti... Rum Ortodoks kilisesi, Türk Katolik kilisesi, Antakya Musevi cemaatinin 2200 yıllık bir tarihe sahip sinagoğu yok artık... Medeniyetler buluşması diye adlandırılan güzel Hatay bugün enkaz altında... Ama ben şuna inanıyorum ki, bu kadim şehir küllerinden tekrar doğacaktır. Yine umudun, kucaklaşmanın, hümanizmin başkenti olmaya devam edecektir. Bu şehirde yine kurban bayramı, Paskalya ve Hamursuz bayramı hep birlikte kutlanacaktır. Binlerce yıllık tarihe şahitlik etmiş o yapılar enkaz altında bile kalsa, yüzyıllarca bir arada yaşamış insanların duygularını bize fısıldamaya devam edecektir . Mahallenin fırınlarında yine Ramazan pidesi, bayram kömbesi, paskalya çöreği, hamursuz yapıp satılacaktır... Bir şehir ancak ortak buluşma anını hissetme haliyle kendi benliğini kazanıyor. Bir arada olmanın ruhu bu olmalı ve Hatay bunu yine başaracaktır. Evet, şu anda arka fonda derin bir acı, yıkık binalar ve yerle bir olmuş anılar var ama Hatay'ın ruhu bunu yenecektir. O topraklarda büyümüş bir kadın olarak buna yürekten inanıyorum. Güzel memleketim yine ışığın doğudan yükseldiği kent olacaktır. Hatay, etnik kökenleri veya kültürleri ne olursa olsun birbirlerinin haklarına saygı duyarak, barış ve uyum içinde olunabileceğini ve muhteşem tarihi dokusu ile bir "HOŞGÖRÜ KENTİ" olarak nesilden nesile yaşanacağını tüm dünyaya ispatlayacak ve yine küllerinden doğacaktır... Ebru BOZCUK


YAZARIN DİĞER YAZILARI