POLLYANNA GERÇEKTEN MUTLU MUYDU?

 

Pollyanna'cılığın modern versiyonu olan şu cümleyi eminim bir çoğunuz sık sık duyuyorsunuzdur.

 

"Tüm yaşam benim en yüksek daimi mutluluğum için çalışıyor ve bana yaşatıyor. Her şey hayrıma gelişiyor".

 

Bir yanımız "Aptal olma, gerçekleri kabul et. Bu sözler hiç bir şeye yaramıyor, son bir yıldır hayrına ne çalıştı" derken, diğer yanımız da "İyiliği düşlemek neden kötü olsun ki" diyor... Hepimizde ağır bir mutsuzluk hali hasıl ki bu ülkede yaşarken kaçınılmaz bir son galiba bu...

 

Kişisel gelişim kitapları yok satarken bir taraftan da antidepresanlar en çok kullanılan ilaçlar arasında... Ne garip bir ironi değil mi?... İnstagram da herkes birer yaşam gurusu gibi sözler paylaşıyor... Ne kadarını hayatımıza geçirebiliyoruz orası bir muamma. Hepimizin derdi, kendimizi iyi hissetmek belki de fakat bu bir türlü olmuyor.

 

Hele ki böyle yönetilen bir ülkede yaşarken "MUTLU OLMAK" literatürden kalkmış bir sözcük sanki. Hep bir çabalama, hep bir erteleme hali... Seneye bakarız, bu sene kısmet değilmiş, her şerde vardır bir hayır lafları dilimize pelesenk olmuş vaziyette.

 

Avrupalı bir vatandaşın, bir yıl sonraki seyahatine uçak bileti ve otel rezervasyonu yaptırdığını görüp aval aval bakma halidir bizimki. Bırakın bir yıl sonrasını, bir ay sonrasının bile bütçe planlamasını yapamayan biz Türkler için ütopik bir düş olmaktan öteye gidemiyor bu halimiz...

 

Çünkü biz, seneye nice oluruz hesaplarıyla haşır neşiriz. Velhasıl bu ülkede mutlu olmak zor zanaattır. "Mutluluk Bakanlığı" kurulması en elzem ihtiyaçtır bu topraklarda ama hoş, onu da mahveder bunlar ya geçiniz oraları... Vazgeçtim. Mutluluğun bir nevi iyi hissetme hali olduğu söyleniyor. Fakat her halimizde "öğrenilmiş çaresizlik" vaziyeti varken bu his nasıl yaşanabilir ki? Galiba o kas çalışmıyor bizde...


YAZARIN DİĞER YAZILARI