İnsan; kendine, çevresine veya çevresinde olup bitenlere dair bilgiyi, anlayışı ve algıyı sosyolojik yaşantısı içerisinde yaşadığı çevreden etkilenerek yapar; yaşam biçimi ve kişisel tarzın dışa vurumu da buradan gelir.

 

Sanat, Siyaset, Din, Bilim, Felsefe, Teknoloji ve Sanayi de sosyolojiden etkilenir; çevresel ve sosyolojik durumlara, keşif ve icatlara göre açıklamalarını yapıp, bilgilerini ve ürünlerini yenileyip ortaya koyarlar. Hayat içerisinde yaşamak zor değildir, hayat zor değildir; zor olan karışık veya karmaşık aile üyeleri, yaşamlar, yöneticiler veya sosyolojik ilişkiler ve ortamlardır. Hayat, insanı kurtarmak eğiliminde değildir, insana verici eğilimindedir; insanın kendini kurtarması insanın kendi bilgisine, ilgisine, çabasına ve seçimlerine bağlıdır. İnsanları birbirini kopyalamaları, yanlış yapmaları ve yanlış bilmeleri açısından yargılamak kolaydır. Bazı insanlar için de iyi hissettirici ve ezberlenen konuşma konusudur bu, ancak eleştirilmesi gereken bilmeyenler değil, insanlara veya topluluklara öğreten insanlar ve yöneticilerdir.

 

İnsanın kendisi ve insanın kişisel olarak güçlü hissedişi kişinin kendi yaşantısına tam olarak egemen olduğu anlamına gelmiyor; insanın kendisinin dışında olan veya tam tersi ifadesi ile insanın içinde yaşadığı Tanrı, Hayat, Tabiat, Tanrısallık ve sosyoloji insanın ve insanların yaşantısında büyük ölçüde belirleyici ve egemendir; Bunu herkes bilir ama farkında değildir; burçları ve burç etkilerini bu kudretler gerçekleştirir. Astrolojik etkiler bunlardandır. Para verilerek Doğu’da alınan mistiki eğitimler ve kişisel gelişim eğitimlerinden elde edilmek istenen de  insan yaşantısına hakim olan bu kudretler ile ilişki kurmaktır. Bir falcıyı falcı yapan söyledikleri değil, bilme etkisini yükselten "Sezgi Gücü"dür. Aynı şekilde bir keşişi, bir dervişi veya bir rahibi rahip yapan "Varoluş"a olan eğilimi, ilgisi ve bilgisidir.

 

İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler dünya yüzeyinde bir arada yaşıyorken -ki bu canlıların evrensel zorunluluklarından biridir- birbirlerinden, çevrelerindeki ve kullandıkları eşyalardan etkilenirler; canlı olan her şey duyumsadıklarından etkilenir. Bu zorunluluk ve etkileşimler, evrensel bir hareketin yani tanrısal hareketlerden birinin canlılar üzerindeki yapıcılığının takip edilebilir ve gözlemlenebilir bir durumudur; Evren canlıdır, tanrısal olan etkin hareketler ve durumlar aleni ve örtülü (Bilinmesi zor) olarak mevcuttur, bilgisi ise gözlem ile keşfedilir.

 

Sosyoloji’nin başlangıcı; Gök Boşluğu’nun içerisinde bulunan karanlık (Işığın olmadığı yer), yıldızlar, gezegenler, aydınlık, Ay ve Güneş ile başlayarak, insanlar, hayvanlar ve bitkilerin birbirleri ve nesneler ile iletişmesi ve etkileşmesi ile devam eder; insanların bilgisi bu hareketlerden ortaya çıkar, ilgisi ise bunların içerisindedir. İnsanlar, hayvanlar ve bitkilerin başlıca ve ortak sosyolojik eğilimleri; üremek, yemek yemek, barınmak ve güvende olmaktır. İnsanların hayvanlar ve bitkilerden ayrı ve gelişmiş olarak ileri eğilimleri ve itilimleri vardır, genel başlıklarıyla bu ileri eğilimler ve itilimler; Yaşantısını kolaylaştırmak, kendisi ve çevresi ile ilgili bilgi toplamak, kendisinde ve çevresinde olup bitenleri anlamak, kendini ifade edebilmek ve ifade edileni anlayabilmektir. İtilim’i; kişinin kendi seçimlerinin dışından gelen bir etki ve hareket diye tanımlarsak literal anlamdan uzak bir tanım yapmış olmayız diye düşünüyorum. İnsanların ileri eğilimleri; Sanat, Siyaset, Sosyoloji, Din, Bilim ve Felsefe çalışma alanlarında ilgi, bilgi, bilgi ve ürün birikimi olarak ortaya çıkmaktadır. İleri eğilimlerin son ucu şu sosyolojik buyruklardır: Kendini Bil, Kendini Tanı ve Kendini Yönet’dir. Bu buyrukların özelliği, her zaman gerçekleşmek hareketi içerisinde olması ve gelecekte de gerçekleşmeye devam edeceğidir. Bu buyruklar; Sosyolojist olan Tanrı ve Tanrısallık tarafından gelir, itilim olarak başlar ve insan zihnini ve yaşantısını düzenler, –insan üstüdür; insan icadı değil, insani keşiflerdendir-, bu itilimin gerekliliği ve detayları sosyal ilişkilerde ortaya çıkar ve yine sosyal ilişkilerde pekiştirilip, test edilir.

 

Sosyolojide kadın erkek, bilgili bilgisiz, sağlıklı sağlıksız, zengin fakir gibi uçlu durumlar ret edilemeyeceğinden bu buyruklar herkes içindir; bu buyrukların etkileyemediği veya bu buyruklardan etkilenmeyen insanlar; ağır zihinsel bozulma veya sorunlar yaşayanlar, deliler veya zor bir yaşantı içerisinde olanlardır, ancak bu kişiler belirtilen sosyolojik buyruklardan etkilenen insanlara bahis, gözlem, deney konusu ve tamamlayıcı örnek olurlar.

 

 

Murat Dal

Sosyoloji ve Felsefe Araştırmacısı/Yazar


YAZARIN DİĞER YAZILARI